Kürtlerin ve Ezilen Halkların Özgürlük Umudu PKK’nın 43. Yıldönümü Kutlu Olsun
Kürdistan özgürlük mücadelesinin öncü gücü Partîya Karkerên Kurdistan-PKK, resmi kuruluşunun kırk üçüncü mücadele yılına giriyor. Bu kırk üç yıllık çetince geçen mücadele içerisinde on bin lerce şehit veren ‘‘Partîya Karkerên Kurdistan‘‘ Kürt Halkının Özgürlüğü için en büyük bedel veren PKK, Özgürlük umudunun en büyük Gücüdür. Kürt halkı, Kendi özgür kimliğinin ifadesini PKK’de görüyor. PKK; “Kürt halkının yiğit kadınları ve oğulları, hakikat yolunda özgür yaşam mücadelesi veren, çağımızın en azgın karanlık DAİŞ ve Türk çetelerine karşı canlarını feda etmeyi, onurlu bir yaşam tercihi yapan on milyonlarca Kürt halkı tarafından desteklenen bir özgürlük hareketidir”
Beş bin yıllık iktidar ve devlet sisteminin oluşturduğu dünya, tarihin en kadim halkı olan Kürtlere yüz yıldır yer vermemektedir. Beş yüz yıllık kapitalist modernite sisteminin küresel hegemonik yapısı, Kürtlerin ve Kürdistan’ın yokluğu üzerine oluşmuştur. PKK, Kürtleri yok olmayla karşı karşıya getiren bu kültürel soykırımcı politikaya karşı bir isyan ve mücadele gücü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Kadın başta olmak üzere Gençlik ve Kürt halkı kısa sürede PKK’yi kültürel soykırımcı sömürgeciliğe karşı kurtarıcı bir güç olarak karşılamıştır. PKK söyleminde, yaşamında ve pratiğinde tutarlı olduğunu görmüş ve milyonlarca Halk, PKK etrafında toplanmaya başlamıştır.
Kürt sorunu yüz yıllık ağır bir sorundur. Acımasız katliamlar yapılmış ve sürekli bir kültürel soykırım politikası uygulanmıştır. Bu uygulamalar son 35 yılda on binlerce insanın kaybıyla sonuçlanan şiddetli bir savaşa sebep olmuştur. Türk devletinin yürüttüğü kirli savaş sonucu maddiyatla ölçülemeyecek ağır tahribatlar, yıkımlar yaşanmıştır. Kürtler özgürlüğü ve demokratik hakları için mücadele ederken, Katliamcı Türk devleti insanlık suçu olan kültürel soykırımı gerçekleştirme amacına ulaşmak için tarihin en kirli savaşlarından birini yürütmüş ve yürütmektedir.
Türkiye’nin Kuzey’deki sürece yaklaşımıyla Rojava’daki tutumu aynı zihniyetin farklı biçimdeki dışa vurumlarıdır. Türkiye’nin Rojava’daki tutumuna bakarak Kuzey’deki tutumunu, Kuzey’deki tutumuna bakarak Rojava’daki tutumunu, Başurd’deki tutumuna bakarak anlamak mümkündür. Bu açıdan biri yanlışken diğeri doğru olamaz. Kürtlere- Kürdistan’daki sürece neden doğru yaklaşılmadığını Rojava ve Başur’daki tutuma bakarak anlamak mümkündür.
Kürt sorununun içerik olarak çözülmesinin temel talepleri vardır. Kürtlerin varlığının, kimliğinin, Dilinin, Kürt kültürünün anayasal ve yasal güvenceye alınması özgürlüğünün tanınması, Kürtlerin bir Halk olarak kabul edilmesinin gereğidir. Özyönetiminin, yani demokratik özerkliğinin kabulü, kültürel soykırımla yok edilmek istenen bir halk olmasından dolayı her düzeyde anadilde eğitiminin kabul edilmesidir. Bunlar Kürt halkının vazgeçilmez talebidir. Bu talepler karşılanmadan inkar ve asimilasyonun bittiğinden ve kültürel soykırımdan vazgeçildiğinden söz edilemez. Bunların nasıl somutlaşacağı ve pratikleşeceği ise tartışma, müzakere ve mutabakatla belirlenir. Kürtler muhatap alınmadan, iradesi tanınmadan, temsilcileriyle müzakere yapılmadan da bu temel taleplerin, hakların tanınması gerçekleşmez.
Kürt Özgürlük Hareketi PKK, herzaman demokratik siyasi çözümden yana olmuştur. Her zaman da tercih bu yönlü olmuştur. Yaklaşık otuz yıldır bu yönlü çaba göstermiş ve göstermektedir. PKK 9 defa ateşkes ilan ederek demokratik çözüm için zemin sunma sorumluluğunu yerine getirmeye çalışmıştır. Ancak Başta Almanya olmak üzere Avrupa birliğinin de Kürt sorununun çözüme katkı yaratamadığından, PKK üzerindeki haksız yasağı sürdürmesinden, silah, para vb. desteklerden kaynaklı kürtlere katliam zemini ortadan kaldırılamamış, dolayısıyla da gerilim ve çatışmalar bugüne kadar sürmüştür.
En son kürt halk Önderi A. Öcalan’nın nasıl bir çözüm istediğini 2013 Newrozu’ndaki manifesto niteliğindeki açıklamasıyla ortaya koymuştur. Kürt Özgürlük Hareketi de tüm örgütleri ve bileşenleriyle bu yönlü çözümden yana olmuştur. Bu çözüm yoluna ve sürece Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin sahiplenmesini istemiştir. AKP hükümeti, Türkiye halklarının ve Kürt halkının desteklediği süreçte hiçbir adım atmayarak ve bu süreci dar siyasi yaklaşımlarla heba ederek demokratikleşme zihniyeti ve iradesinde olmadığını göstermiştir.
PKK, Kürdistan’da en büyük kitle desteğine sahip, Kürt’lerin varlık ve Özgürlük Hareketi konumunda olurken, Kürdistan’ı egemenlik altında tutan küresel, bölgesel ve yerel güçler, hep bir ağızdan ve tam bir koro halinde “PKK’nin Kürdistan’dan çıkmasını” istemektedir. “PKK’ye Kürdistan’da yer yok” demektedirler. Kürdün Özgürlük umudu olan PKK için “Kürdistan’dan git” demek, aslında Kürtlere“Yok ol!” demek anlamına gelmektedir. Öyle ya, dünyanın ve bölgenin tüm siyasi ve askeri güçleri Kürdistan’da olurken, Kürtlerin özgürlük umudu partisi olan PKK’nin Kürdistan’da olmaması dayatılmaktadır. Peki PKK Kürdistan’dan çıkıp nereye gidecek? Besbelli ki başka hiçbir yere gidemez. O halde PKK için söylenen “Bu parçadan şu parçadan çık” sözü, aslında “Yok ol” sözü olmaktadır.
KON-MED (Almanyadaki Kürdistanlı Toplumlar Konfederasyonu) olarak, başta Almanya, Avrupa, ilerici demokratik güçleri olmak üzere, insanlık ve uluslararası güçler PKK’nın demokratik çözüm niyetini ve attığı adımları yakından görmelidir. Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi tüm Ortadoğu’yu ve dünyayı da doğrudan etkileyecek karaktere sahiptir. Bu nedenle ilerici demokratik insanlığı ve sorumlu uluslararası güçleri de Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi konusunda Kürt halkı ve demokrasi güçlerinin yanında yer almaya, çözüm yolunu desteklemeye, bu konuda sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz. PKK’nın 43. Kuruluş yıldönümünü başta kürdistan halkına, ilerici demokratik insanlığa kutlu olsun. Bu tarihi gününün her yerde demokratik haklarını kullanarak, renkli etkinliklerle kutlayıp sahiplenmeye çağırıyoruz.
Selam ve Saygılarımızla
KON-MED Konfederasyona Civakên Kurdistaniyên li Almanya
Eşbaşkanları 26.11.2020